Her geçen gün yüzlerce mezun veriyor üniversiteler. Hatta bence olayı sadece üniversitelerle kısıtlamamak lazım. Bir çok insan hangi seviyede eğitime sahip olursa olsun bir şekilde iş hayatına atılabiliyor. Bazen hayat şartları bazense vakti geldiği için her birey çalışmaya başlıyor. Aslında kişinin kendisi için belki önemli bile olmuyor çoğu zaman iş hayatı ancak bunu ülke veya bir organizasyon çapında düşündüğümüz vakit kişilerin bakış açısı çok önemli yere sahip oluyor. Bu etki nasıl mı oluyor? Gelin hep birlikte bunu tartışalım.

Bir sistemin parçası oluyorsun

Öncelikle ilk fark etmemiz gereken şey bir sisteme dahil olduğumuzdur. Bu sistem hakkında ön bilgileriniz olabilir veya olmayabilir ancak en başta benimsenmesi gereken noktalardan birisidir. Bir sistemin içerisindeyken sanki bir sisteme bağlı değilmişsin gibi davranmak veya düşünmek bulunduğunuz sisteme zarar verir. Bu zararlar kısa, orta veya uzun vadeli olabilir. Hatta bu verdiğiniz zararlar ileride kendi yaşayacağınız sorunlara dahi sebep olabilir. O yüzden bir sistem içerisindeyken sistemin işleyişini iyi anlamanız gerekir çünkü sistemlerin belli prensipleri vardır. Bu prensipleri benimsememiş birisi sistem içerisinde varlığını sürdüremez ve sistemi zayıflatır. Sistemin nasıl işlediğini öğrenmemiz gerekiyor. Şimdi kafanızdaki soru işaretlerini görebiliyorum, her sistemi niye kabullenelim eksiklikleri olamaz mı?  Diyorsunuz.  Evet her sistemin eksikleri, yanlışları veya yetemediği noktalar olabilir ancak bunların olması sistemi reddetmemiz anlamına gelmiyor. Sistem hakkında bir eleştiri yapabilmek için gerçekten sistemi iyi analiz etmeliyiz, bulunduğumuz organizasyonu her yönüyle değerlendirebilmeliyiz. Değerlendirmeler sonucu bir eksiklik fark ettiysek bunu yine sisteme uygun bir şekilde dile getirip, sistemin geliştirilmesi için çaba sarf etmeliyiz. Aksi takdirde sistemi düzeltmeye çalıştığını sanan ancak hiçbir şekilde fayda sağlamayan parçalar haline gelebiliriz.

Kendi çalışma sistemini oluştur

Herkesin çalışırken bir metodolojisi olmalı. Buna bir sisteme sahip olmak da diyebiliriz. En çok ihtiyaç duyulan noktalardan birisidir kişilerin çalışma sistemleri. Şöyle düşünelim, her gün aynı işi yapıyorsunuz yani bu da demek oluyor ki günde belki sekiz belki on saat işinizle ilgili şeylerle geçiyor. Bu kadar saat harcadığımız bir şey var ve nedense sorulması gereken bazı soruları bırakın cevaplamayı, çoğu kişi sormuyor bile. Bu işi yaparken kendime zaman kazandırabilir miyim? Daha verimli nasıl çalışıp kendime faydalı olabilirim? İşimi organize edebilmem için farklı bir yöntem bulabilir miyim? Aynı işe her gün dört saat harcadığınızı düşünün bunu kaç kere sıkılmadan yapabileceksiniz? Kendi işinizi kolaylaştırmak için kaç kişi gerçekten düşünüyor ve araştırıyor? Bunları sorgulamayan bir kişi kendine fayda sağlayamadığı gibi bulunduğu sisteme de fayda sağlayamaz hale geliyor. Bu soruları sormak yeterli olmadığı gibi cevaplarını bulmak için de çaba harcamamız gerekiyor. Unutmayın hayatınızın yarısını harcıyorsunuz iş yapmaya. Ne iş olursa olsun saatlerinizi harcayacağınız şey sizin için kıymetli olmalı ve sizi heyecanlandırmalı. Çalışırken kendinize ait bir yöntem geliştirme heyecanınız yoksa yaptığınız işi ve kariyer hedeflerinizi yeniden düşünün. İçinizdeki heyecanı hissedebilmeniz gerekiyor.

Öğrenme isteği ve yenilikçi yaklaşım

Çalıştığınız alan ne olursa olsun, öğrenme isteği kesinlikle sizi başarıya götürecektir. Hele bir de meraklıysanız sizi durduracak hiçbir şey yok internet çağında. Yaşınız, tecrübeniz, pozisyonunuz ne olursa olsun öğrenme isteğini kaybetmemiş kişilerin odaklandığı konulardan birisi gelişimdir. Gelişiminizin hiç durmadığını düşünün, her an takiptesiniz ve hızlı değişen dünyayı takip ediyorsunuz. Öğrendikçe mutlu oluyorsanız, yeni bilgilerinizi işinizi daha kaliteli yapmak için kullanacağınızı düşündüğünüzde heyecanlanıyorsanız doğru işi yapıyorsunuz demektedir. Hiçbir şeyin sizi engellemesine izin vermeyin ve bu özelliğinizi asla kaybetmeyin. Bir kişinin kendi alanını tamamen bitirmesi genelde mümkün olmaz. İş alanları her zaman geniştir ve günümüzde ki son nokta bırakın bireylerin takım olarak çalışmasını, takımların bir araya gelerek çalıştığı şeklinde. Hani oldu da tüm alanınızı gerçekten bitirdiniz artık ben tamamım daha fazla bu alanda öğrenecek bir şey kalmadı dediğiniz anda bile gelişiminiz bitmez. Farklı alanların iyi ve olumlu yönlerini alın, farklı çalışma prensipleri görün. Ne kadar çok yaklaşım görürseniz kendiniz ve çalışma ortamınız için o kadar fayda sağlarsınız.

Hedef mi kalite mi?

İş yaparken değişmeyen tek şey sürekli bir hedefimiz olduğudur. Yapılan her iş bir hedefe sahip olmalıdır.  Esas nokta şimdi geliyor; Belirlediğimiz hedefe ulaşıp/ulaşamadığımız mı? Yoksa hedefe nasıl ulaştığımız mı? Tüm dünyanın tartıştığı bir soru hatta net bir cevabı var mı o da belli değil. Ancak sizin için bu soruya nasıl cevap verdiğiniz çok önemli. Bu soruda çokça “ama” kullanabilirsiniz ancak tutarlı bir yapınız olmalı ve değerleriniz olmalı. En temelde iş ahlakınız olmalı. Bir hedefe ulaşmak önemli olduğu kadar nasıl ulaştığınız da önemli olmalı. Terazi dengede olmalı, iki taraf birbirinden ağır olmamalı sizin gözünüzde. Ne zaman ki bir taraf ağır gelmeye başlar o zaman sorunlar sistemin en küçük parçasından en büyük parçasına kadar etkilemeye başlar. En önemlisi yaptığınız iş hedefinize uygun ve kaliteli yaptığınızda, “ben oldum” dememek. “Kaliteli yaptım” demek biraz görecelidir ve farklı işlerle kıyas gerektirir. Yaptığınız işi her daim daha kaliteli yapabilirsiniz matematiksel olarak. Ancak kalitenizi arttırırken hedefinize uygun planlama yapmayı unutmayın.

Empati ve değerlendirme

Değerlendirme söylendiği kadar kolay olmayan bir alandır. Hatta bununla ilgili oldukça fazla araştırma ve bölüm bulunmaktadır. Değerlendirme yapabilmeniz için öncelikle nerede olduğunuzu ve nereye gitmek istediğinizi iyi bilmeniz gerekir ki daha sonra iki nokta arasında kıyas yapabilelim. Bu açıdan bakacak olursak nasıl bir noktada olduğunuzu bilmelisiniz ve hedeflerinizi belirlemiş olmalısınız. Hedefleri belirlenmemiş birisi değerlendirilemez. Gelişiminizi manevi olarak takip edebileceğiniz gibi matematiksel ve istatistiksel olarak da takip etmelisiniz. Kendinizi bireysel olarak değerlendirmeye başlamadan önce yaptığınız işleri değerlendirin. İşlerinizi nasıl yaptığınız, yapıp/yapamadığınız gibi sonuçlar size ufakta olsa somut veriler vermeye başlayacaktır. Bahane üretmek her zaman kolaydır ve genelde insanlar bahane üretirler. Elinizde somut değeriniz yoksa bu konuyla ilgili sonuç odaklı ilerlemenizin ve fedakarlık yapmanızın zamanı gelmiş demektir. Hiçbir şey rahatça gelişmiyor  ne yazık ki. Gelişimin olduğu her yerde zorluklar da vardır. Sorumlu olduğunuz işleri sadece sizi ilgilendiren kısmıyla düşünmeyin. Bir yönetici gibi düşünmeye çalışın sanki o işin en başından en sonuna kadar tüm süreçlerinden siz sorumluymuşsunuz gibi düşünün. Daha sonra bir iş yapılırken özellikle takım çalışması varsa, herkesin açısından empati yaparak durumu ele almaya çalışın. Bunu yapabilirseniz önce kendiniz sonra işiniz için iyi değerlendirmeler yapmaya başlayabilirsiniz. Takım arkadaşınızın neler yaşayabileceğini tahmin edip hareket etmeye başladığınızda, değerlendirmelerinizin sonuçlarını hem kendinizin hem bulunduğunuz organizasyon için alacaksınız.

İç motivasyon

Başarılı birisi olmak istiyorsanız ve özellikle birine/birilerine bağımlı kalmak istemiyorsanız, iç motivasyonunuzu yönetebilmelisiniz. Önemsiz gibi görünse de çok büyük rol oynuyor. Niye diye soracak olursanız; eğer bir işe başlamak için dış etkenler sayesinde motivasyon sağlıyorsanız, dış kaynaklara bağımlı birisiniz demektir. Evet dış motivasyon herkeste belli bir süre işe yarayabilir ancak bu günlük işlerinizi ortalama bir seviyede yapmanızı sağlayacaktır ama kalite detaylarda ortaya çıkan bir kavramdır. Kalitenizle iç motivasyonunuz doğru orantılıdır. İkisi de aynı anda artar ve azalır. İç motivasyonu sağlayamıyorum gibi ön yargılara sahip kişiler oluyor genelde, ancak bu kendinizi köreltmekten başka bir sonuca götürmez. Kendinizi bir işi yapmak için asla zorlamayın ama o işi yaparken nasıl mutlu olacağınızı düşünebilirsiniz. Bir şekilde sonuca ulaşacak ve kendiniz için en uygun yolu bulacaksınız. Tabi ki işinizi sevmek en önemli etken, tüm tartıştığımız konular temelinde istediğiniz işi yaptığınızı kabul ederek ilerliyor. İç motivasyonunuzu yönetmek için birçok şey deneyebilirsiniz. Örneğin; işinizle ilgili sıkça kullandığınız araçlar veya zevkinize göre renkli/sade bir çalışma ortamı olabilir.

İşini severek yapmak, kendine ve çalıştığın çevreye faydalı olmak adına tartışılacak oldukça konu ve detay mevcut. Uzun uzun burada yazamayız belki ama bir şekilde ufakta olsa canlandırabiliriz diye ümit ettim. Bulunduğunuz organizasyonda yapacağınız her olumlu hareket ve gelişim, hem size hem iş ortamınıza güzel sonuçlar getirecektir. Tüm organizasyonlar açısından bunu düşündüğümüz de  büyük çaplı bir etki yaratabileceğinizden hiç şüpheniz olmasın.